Doç. Dr. Aude Aylin DE TAPIA, Freiburg Albert Ludwig Üniversitesi

Doç. Dr. Aude Aylin DE TAPIA, Freiburg Albert Ludwig Üniversitesi

Doç. Dr. Aude Aylin DE TAPIA, Freiburg Albert Ludwig Üniversitesi

1923’de Yunanistan ile Türkiye arasındaki nüfus mübadelesi Anadolu’nun büyük kısmındaki Rum varlığına son verdi. Kapadokya’da Rumlardan (çoğu Karamanlıydı, yani Türkçe konuşuyorlardı) oluşan, ondokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren genellikle başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere göç hareketleri sayesinde ekonomik olarak zenginleşmiş çok sayıda cemaat ve insani amaçlı faaliyetler vardı.  Bu bağlamda bu cemaatler, 1923’den sonra müminleri kalmayan yeni, büyük kiliseler inşa etmişlerdir. Cumhuriyetin ilk onyıllarında, bunlardan bazıları camilere çevrildi, diğerleri tahrip edildi ya da sadece terk edildi. Çoğuna saygısızca davranıldı ve ahır, depo ya da fabrikaya çevrildi. Bu kiliselerden 1848’de inşa edilen ve Nevşehir’de bulunan Meryem Ana Kilisesi’nin kaderi çok özel oldu. 1953’de cezaevine çevrildi, çok sayıda siyasi mahkum burada hapis yattı, örneğin Yılmaz Güney bir yıl burada kaldı. 1973’de yerlilerin tabiriyle “Cezaevi-kilise”,  hapse atılan bir kadının hikayesini anlatan Mahpus isimli film için film seti bile oldu. 1983’de cezaevinin kapatılmasından sonra terk edildi, yine de zaman zaman film ve TV dizileri çekmek için kullanılıyor.  Aynı zamanda şehrin eski Rum mahallelerini etkileyen kentsel dönüşümün bedelini ödemeyen son anıtlardan biridir.

Bu makale, geç Osmanlı döneminde inşa edilmesinden başlayarak günümüze kadar Meryem Ana kileiisinin yaşadığı farklı yaşamları izleyecektir, buna cezaevine dönüştürülmesi, ayrıca son zamanlarda yeniden Hıristiyan mirasının sembolüne çevrilmesine,  yıkılmasına karşı itirazlara ve korunması için yapılan çağrılara yol açan gelişmeler dahildir.

Galeri