Van'daki Ermeni kültür mirasının
sessizliği
Mehmet
Fatih GÜDEN, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Van bir zamanlar, Türkiye'de yaşayan Ermenilerin resmi olmayan
başkentiydi. Ancak, uzun ve somutlaşmış tarih ve mirasının aksine; Ermenilerin
kadim varlığını ve bölgedeki kültürel mirasını yansıtan sistematik araştırmalar
ve bilgi birikimi bulunmamaktadır.
Bununla birlikte Van gölü Havzasında kök salmış maddi kültür ölüme terk
edilmiş ve sessizliğe gömülmüştür. Her ne kadar Türk devleti, barış diyaloğu
için bir adım olarak Akdamar Adası'ndaki Kutsal Haç Kilisesi ve manastırını
yeniden kurma ve canlandırma girişimlerinde bulunsa da, bu tür girişimler
kozmetik olarak yorumlanmış ve bu da yasal olarak görülmeyen çok sayıda
kültürel eserin meşru biçimde görünmez hale gelmesine yardımcı olmuştur. Van
ilinde sessizliğe gömülmüş ve yok olmaya mahkûm önemli sayıda kilise ve
manastır bulunduğu göz önüne alındığında, bu yorumun haklılık payı vardır.
1915'ten bu yana, Ermeni maddi kültürünün varlığını bütünsel bir bakış açısıyla
belirlemek, korumak ve duyurmak için kayda değer bir çaba olmamıştır.
Bölgede bulunan kültürel mirasın mevcut hallerine değinecek olursak,
ahır olarak kullanılan veya hazine avcılığı faaliyetlerinden dolayı tahrip olan
birçok eser bulunmaktadır. Ayrıca,
güvenlik kontrolü altındaki alanlarda keşfedilmemiş birçok eser olduğu
bilinmektedir. Sürekli askeri müdahale, ortak kültürel mirası ve ortak toprağı
ve bu bağlamda ortak geleceği geri dönülemez biçimde yok etmektedir.
Ermeni-Türk ilişkileri ile ilgili sorunun küresel ölçekte bilinmesine
rağmen, konuya dair sosyal çerçeve, soykırım ekseninde ele alınmış olup, maddi
kültüre ve onun etrafında yaşayan insanların sosyalliklerine odaklanan önemli
bir girişimde bulunulmamıştır. Bu bağlamda, tarihi ve kültürel alanların
korunması ve restorasyonunu da kapsayacak şekilde, kültürel mirası birer hafıza
alanı olarak gören hafıza çalışmaları yürütmek öncelikli konular arasında yer
almalıdır.
Maddi kültürü korumak için bölgede uygulanacak bütünsel bir koruma politikasının makro düzeyde siyasi iradeye bağlı olduğu açıktır. Ancak, yukarıdan böyle bir irade beklemek yerine, aşağıdan atılabilecek birçok adım mevcuttur. Buradan bakıldığında mevcut koşullar altında, bu eserlerin ifade ettikleri değer ve karşılaştıkları riskler hakkında farkındalık yaratmak çok önemlidir.